Beklenmeyen ve istenmeyen bir çocuk olduğumuzu düşünelim. Anne babamızın kariyer planlarının tam ortasında kendini dünyada bulan bir çocuk.
Çocukları sevmeyen, odasında rahatsız edilmek istemeyen çok meşgul bir baba…
Çocuğunun tuhaf görüntüsünden utanarak cerrahlığı bırakan, kendini tüm dünyadan izole eden bir anne…
Anne ve babasının kendisine temas bile etmediği bir insan yavrusu. Annesinin uzaktan izlediği, babasının mecbur kalınca (!) kendisini kapıların ardına kilitlediği bir evlat…
Annesi tarafından kendisine sevgi yerine onlarca kitap verilen, sürekli bilgileri sınanan, üstün yetenekli yanını ortaya çıkartması için bir sınavdan diğerine maruz bırakılan beş yaşında bir çocuk: Dibs.
Yaşadıkları yüzünden duyguları fena halde incinen Dibs’in entelektüel ve üstün zekalı yönünü annesine hissettirmemek istememesi. Yetenekleri için değil yalnızca bir çocuk olduğu için sevilmeyi arzu eden Dibs..
Vee Bayan A. Bahçıvan Jake ve büyükanne haricinde Dibs’i özgür bırakabilen tek kişi. Oyun odasının kahramanı. Aslında Dibs’in terapisti ama en önemlisi onu anlamaya çalışan birisi…
Dibs’in oyun oynadığını zannederken gerçekte içindeki derin acılara tanıklık etmesi. “Bunlar anne bebek ile baba bebek,” derken anne ve babasını yansıtması. Oyuncak askerini “baba asker” yapıp kuma gömerken babasının ona yaşattığı acıya tepki göstermesi.
Hayali bir çay partisi düzenleyip annesinin ses tonuyla fincanlara çay dökerken annesinin otoriter ve kızgın niteliğini pekiştirmesi…
Oyuncak askerlerin yüklerini özgürlüğe boşalttığı gibi Dibs kalbindeki ağır yükleri oyun odasında bırakıp özgür kalabilecek mi?
Oyuncak evinde duvarları aradan kaldırdığı gibi anne ve babasıyla arasına ördüğü duvarları yıkmayı başarabilecek mi?
İniş ve çıkışlarıyla, acı ve sevinçleriyle, her haliyle benliğini ortaya koyup neşeli, parlak ve uyumlu gerçek Dibs’e dönüşebilecek mi?
Tüm bu soruların cevabı, Virginia M.Axline tarafından kalem alınan “Benliğini Arayan Çocuk” kitabında okuyucularını bekliyor. Keyifli okumalar…