YAZ KURSUNDAN HATIRDA KALANLAR

Yaz Kursu’ndan Hatırda Kalanlar-1

O gün babam camiden geldiğinde üzerinde tatlı bir heyecan vardı. İmam Cuma hutbesinde haftaya camilerin çocuklar için açılacağı müjdesini vermiş. Demiş ki:

“Çocukları hiç sıkmayacağız. Yarım saatte bir teneffüs olacak. Onlarla oyunlar oynayacağız.”

   Babam kızımı da alıp caminin yaz kursuna kaydettirebileceğimi söyleyerek odasına gitti.

   Babam kapısını kapatınca hafızamın cami günlerime ilişkin kapıları açıldı. Ben de çocukken camiye giderdim. Hem de her yaz. Cami çok kalabalık olurdu. İlk ders elif cüzündekiler; yani bizler sıramız gelene kadar bekler, sıramız gelince gider dersimizi verirdik.

   İlk ders bitince teneffüste ablam ile evimize giderdik. Annem bize muhteşem gözlemeler yapardı ve gözlemelerimizi afiyetle yedikten sonra camiye dönerdik.

   İkinci ders ablaların; yani Kuran okumayı bilenlerin dersi olurdu. Ders bitene kadar onları dinlerdik; ama uzun zaman hiçbir şey yapmadan beklemek bana epey sıkıcı gelirdi.

    Haftalar geçer ve ben cüzü bitirip Kuran’a geçerdim. Kursun bir geleneği vardı. Kuran’a geçmeye hak kazanan her çocuk o gün camideki herkese bir şeyler ikram ederdi. Ben de bir gün önceden annemlerle aldığımız gül suyu ve çeşit çeşit çikolataları ablamın desteğiyle camiye getirirdim. Cami hocası ismimle beni çağırana kadar sıranın altında beklettiğim çikolatalara bakar, çağrıldığım zaman da sıranın altındaki çikolataları çıkarıp cami arkadaşlarıma ikram ederdim.

    Kuran’a geçene kadar yaz kursu sona yaklaşmış olduğundan bir sonraki yaz kursuna kadar Kuran okumayı unutur, bir sonraki yaz kursunda elif cüzüne geri dönerdim.

    Camiye dair en tatlı hatıralarım teneffüslerde annemin bizim için özenle yaptığı gözlemeleri yemek ve Kuran’a geçince babamın en güzelinden aldığı çikolataları arkadaşlarıma dağıtmak idi.

    Şimdi ise kızım beş yaşını doldurmak üzereydi. Kızımın da yaz kursuna başlama vakti gelmişti. Babamın mahalle camimizin imamıyla ilgili anlattıkları kalbimde bir neşe hâsıl etmişti. Sık sık teneffüs yapılacak ve çocuklarla oyunlar oynanacaktı demek. Bu sözlerde çocuklara camiyi sevdirme aşkıyla yanan bir kalbin izleri saklı gibiydi…

    Nihayet hafta sonu bitti ve işte günlerden Pazartesi; yani caminin başlayacağı ilk gün gelmişti.

    İlk  gün imam camide kısa bir konuşma yaptı. Cami bahçesini oyun ve eğlence yerine dönüştürmek istediğinden söz etti. Şu bizim imam. Ne garip adamdı. Çokça sıkıcı vaaz vermek yerine oyun ve eğlenceden bahsediyordu.

     Kaydımızı yaptırdık ve evimize döndük. En azından ben o güne dair bu kadarını hatırlıyorum.

Ertesi gün camide…

    Kızlara güzel bir dille “camide başörtüsü takmalarının ve uzun kollu bir kıyafet giymelerinin daha uygun olacağı” söylendi. İşte “zurnanın zırt dediği” yerdeydik. Kızım gözleri dolu dolu yanıma geldi. Başörtüsü takmak ve uzum kollu durmak istemediğini söyledi. Aslında haklıydı. Elbette biz büyükler için önemli bir kuraldı camide örtülü durmak; ama beş yaşında bir çocuk camiye geldiği ilk günlerde anlar mıydı; daha da önemlisi ister miydi tesettürlü durmayı?

Please follow and like us:

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir