Ayların en hayırlısı, en tatlısı, en anlamlısı Ramazan ayı geldi. Tüm İslam alemine hayırlı olsun. Bu yazımda sizlerle bu harika ayı nasıl değerlendirdiğimi paylaşmak istiyorum:
1.Mukabeleler
Bu güzel ay daha gelmeden sitemizin camisinde sabah 11 buçukta mukabele okunmaya başlamıştı. Sabah saat on buçuk gibi evden çıkıp, oğlumla parkta zaman geçirip camiye geçiyorduk. Oruç mevsimi henüz gelmediğinden biz gelene kadar camide çay demlenmiş oluyor, biz de oğlumla çay içiyor, bir taraftan da top oynuyorduk. Kuran okunurken ayağa kalkıp oğlumla top oynamama kızmayan, bu yüzden bana sert sert bakmayan başta hocamız olmak üzere tüm cami arkadaşlarıma selam olsun…
Ramazan başlayınca doğal olarak camide çay demlenmesi sona erdi. Oğlum şimdilerde camiye “day” (çaya day diyor kendileri) diyerek girip biraz hayal kırıklığına uğrasa da yanıma aldığım meyve ve krakerlerle onun çay aşkını hafifletmeye çalışıyorum.
Oyuncakları unutmamak lazım… Bazen bir tek top, bazense iç içe geçirilen oyuncaklarla, elimde illaki çocuğun bir şeylerle ilgilenmesini sağlayacak birkaç parça nesneyle camiye gidiyorum.
Merak edenler için, Kuran’ı takip edemiyorum. Yalnızca dinliyor, hiç değilse Kuran’ın iklimini oğlumla yaşamış oluyorum.
2. Ev işleri
Mukabelenin dünyevi anlamda en güzel tarafı oğlumun eve geldiğinde uyuması oluyor. Oğlum uyumadan önce saatlerce uykuya dalmamak için çalar saatimi kuruyorum. Kurmazsam akıbetim kendime duyduğum öfkeyle uyanmak oluyor. Neyse…
Uyandığımda öğlen namazını kılıyorum. Namazın ardından dolaba bakıyorum. Eğer bir gün önceden birkaç çeşit yemek arttıysa “ya doymazsak” endişesiyle tekrar yemek yapmıyorum. Onun yerine evi toparlayıp kendimi dinlendirecek işlerle meşgul oluyorum. Oruçlu olduğum için iftara saatler kala kendimi aşırı yoracak işlerden uzak kalmaya gayret ediyorum.
3.İftar
Oğlumun uyanması, kızımın okuldan dönmesiyle günüm sanki yeniden canlanıyor. Eğer hava güzelse çocuklarımla dışarı çıkıyorum.
Kapının önünde kızımla yorgunluktan oyun oynayamazsam sitemizin güzide komşu kızlarından yardım isteyip, dışarda kalan oğlumu eşime paslayıp, sofrayı kurmak için eve kaçıyorum.
Oruçlarımızı açtıktan sonrası rutin işlerle sizleri sıkmayıp sözü teravihe bırakmak istiyorum.
4. Teravih
Ramazan’ın ilk gecesi kızımla teravihe giderken eşim de yirmi aylık oğlumla bizim peşimizden geldi. Devamını tahmin edersiniz. Biz kızımla sevinç içinde ilk teravihimizi kılarken oğlum babasıyla camide durmadı. Eşim oğlumla dışarda biraz takıldı. Ardından birlikte evimize girdik.
Ertesi gün evdeki hesap çarşıya uymadı. Oğlum yalnızca camide değil dışarda ve evde durmayınca eşim sabırla bizim dönüşümüzü bekledi ve ben oğlumun gözleri ağlamaktan kızarmış halde bana koşuşunu görünce kendi evimizdeyken bir daha teravihe gitmeme kararı aldım. Şimdilerde fırsatını buldukça yakınımızda oturan babaanne ve dedelerimizin evlerinde iftar ediyor ve iftardan sonra kızımla teravihe koşma planı yapıyorum.
Oğlum, babaanne ve dedesiyle vakit geçirirken ben de kızımla el ele tutuşup namaza gitme arzusunu taşıyorum.
5.Sahur
Gece yatarken “ya kalkamazsam” endişesi, geceleyin saate bakıp “çok şükür” diyerek mutfağa koşan bir umuda kendini bırakıyor.
Her ne kadar geceleyin oğlum sıkça uyansa da Allah kolaylığını veriyor. Peyniriyle zeytiniyle ve ardından gelen ezanıyla sahurumu yapıyorum…
İşte böyle sevgili dostlar! Mukabelesiyle, uykuya dalmalarımla, iftara doğru bitkin düşmelerimle, iftar sonrası teravih için yaptığım planlamalarımla bir Ramazan geçiriyorum…
Bazen gerginleşsem de, bitkin düşüp bana denileni anlamasam da, oğlumun ağlamasıyla korkuya kapılsam da niyet güzel olunca Rabbim her duygunun, her yaşananın ardından bir rahatlama, bir sevinç ve huzur yaşatıyor bana… Yalnızca bana mı? Hiç olur mu öyle şey… Bu ayda Rabbimin mükafatları ona gönülden inanan tüm Müslümanlara…