DENEMELERİM

RAMAZAN’DA HAFTASONU BİR GÜN!

Hafta sonu bir gün… Günün henüz ilk saatleri…Çocuklarla birlikte uyanmışsın. “Ha gayret” deyip önce yatakları, ardından tüm evi toplamışsın. Evle birlikte aklını da toplamaya başlamışsın; ama midende bir şeyler eksik sanki. Çay gibi, peynir, ekmek gibi. Tam çayın altını yakacakken hatırlamışsın: Oruç tutuyorsun…

Evde oruç tutamayan her kim varsa onları doyururken sen de doyduğunu hissetmişsin; ama ya akşam! İftara bir şeyler yapmak lazım. Tüm ev halkının severek yiyeceği hem vitaminli hem karın doyurucu bir şeyler…

Ne yemek yapacağını karar verdikten sonra kolları sıvamışsın. Eksik malzemeleri eşine aldırıp elinden geldiğince tatlısıyla tuzlusuyla döktürmüşsün…

Hafta sonu bir gün… Günün ortalarına gelmişsin. Evin mutfağından gelen kokularla kendinden geçerken gözün saate ilişmiş. Saatin adı “iftara daha epey var” olmuş. Derin bir iç çekerek mutfağın o harika acıktırıcı ikliminden evin başka herhangi bir yerine sığınmışsın.

Evin her yerinde birileri dolaşıyor. Herkes başka şeylerle meşgul gözükse de herkesin gözlerinde tek bir soru var: “Akşam ezanına ne kadar zaman var?”

“Böyle olmayacak bu iş” derken kolunu bir koltuğun üstünde bulmuşsun. Yapılacaklar işleri düşünürken gözlerin kapanıvermiş. Dünyanın en tatlı uykusuna dalmışsın. Uykunda durmaksızın akan billur ırmakların suyundan kana kana içmişsin. Suların soğukluğu rüyadan kaçıp gelip dudaklarını serinletmiş. Suya kandığını zannedip gözlerini açmışsın. Gözün saate ilişmiş. “Eyvah, vakit epey ilerlemiş,” diyerek son hazırlıkları tamamlamak için mutfağa koşmuşsun.

Hafta sonu ve günün en heyecanlı saatleri… Saate bakmayı ve hatta oruç tuttuğunu unutmuşsun. Masayı kurarken aklında tek bir soru belirmiş: “Eksik ne var?”

Sular gelmiş mi; peki ya su bardakları?

Tabaklar, çatallar; sahi evde kaç kişiydik?

Çorbaları ne zaman ısıtsak?

Evin beyi pideleri almış mı; pideler iftara kadar sıcak kalacak mı?

Sorular öyle birbirini kovalamış ki bu defa vaktin büyük bir hızla geçtiğini fark etmemişsin. Ne zamanki koşturmacanın tam orta yerinde akşam ezanları okunmaya başlamış; yüzüne dünyanın en güzel tebessümünü yerleştirmişsin. Allah dilerse, sadece oruç tutanların geçeceği o mübarek cennet kapısından geçmeye bir kez daha hak kazandığını fark edip tüm ev ahalisi orucunu açarken sen sevinç içinde Rabbine şükretmişsin…

Ev ahalisine çorbalarını koyarken eşin “sen orucunu açtın mı” diye sorunca hatırlamış bir bardak suyla orucunu açmışsın…

Herkes çorbanın ardından gelen yemeklerini yerken sen müsaade isteyip evin mutfağa en yakın yerinde namaza durmuş; Rabbinle baş başa kalmanın hazzına bir kere daha ermişsin…

Please follow and like us:

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir