Bilenler bilir, bilmeyenler içinse söyleyeyim. Sekiz yaşında evlere şenlik bir kızım var benim. Kız annesi olmak meseleleri dikkatle ele almayı, bir sözü söylerken sesimin tınısını özenle ayarlamayı, anlatılanı en meraklı halimle dinlemeyi öğretti bana. Aslında şöyle desem daha mı doğru olur? Bana tüm bunları kız annesi olmak değil bizzat kızım öğretti.
Yavrumun bana öğrettikleri saymakla bitmese de ben bu bitmeyen yolun garip bir yolcusu olarak kızımdan öğrendiklerimi size nakletmeye devam edeceğim.
Nerde kalmıştık? Ne öğrendiğimde? Her öğrenilen şey bir hikaye ile başladığından arkanıza bir yaslanın da başlayayım size hikayemizi anlatmaya:
Kızımın okuluna gitmek için epey yolumuz vardı. Aslında yol uzun (çok da abartmayayım on beş dakika kadar); fakat okula gitmek için gidilecek yol seçeneği de bir o kadar fazlaydı.
Okula giderken postanenin sağından mezarlığa doğru akan yolu kullanırken dönüşte farklı bir yolu kullanmayı tercih ediyorduk kızımla. Gerçi bizimkisi tercihten çok alışkanlığa dönüşmüştü.
Okul dönüşü mezarlığın azıcık üst sokağından caddeye doğru uzanan bir yol vardı. Bu yolun adına “yokuş” desek daha iyi olacaktı.
Yolun başında tırmanması sonsuza kadar süreceğini zannettiğimiz bir yokuş.
Gördüğümüz her anda ilk kez görmüşümüz gibi şaşkın şaşkın bakakaldığımız bir yokuş.
“Ne olurdu biraz daha az dik olsaydın” diye ilk dua hakkımızı kullanacağımız bir yokuş.
Bütün yokuşlar tırmanmak için vardır neticede. Evimize varıp “oh be, insanın evi gibisi var mı” demeyi hak edebilmemiz için bu yokuşu aşmak zorundaydık.
Yokuşun başında kızımla laflamaya başlarken, yokuşun orta kısmında sesimiz kesilir, derin derin nefes alıp verirdik. Zordu be arkadaş, hayat zordu. Yokuşlar zordu, uzundu, bitmek bilmezdi…
Kızım benim işte tam o anda arabeske kayan feryatlarımı işitmiş olacak ki yokuşun tam da ortasında her defasında aynı şeyi yapmaya başladı.
“Anne, hadi arkamıza dönüp bakalım.”
Kızımın dediğini yapmaktan başka çare yokmuş gibi kızımla arkamıza dönüp bakardık. Aaaa, ne çok yol yürümüşüz biz. Sanki,.. Ben sözümü tamamlamadan kızım:
“Anneee, bak ne kadar çok yol yürümüşüz,” derdi.
Sahi, tam da en yorulduğumu hissettiğim o anda yokuşun gerisine bakıp “ne çok yol kat ettiğimizi” görmek, bunu fark edebilmek ne kadar da güzeldi.
Yorgun olmamıza rağmen, elimizdeki okul çantalarına rağmen (ki bunlara kızımın üstünden çıkarttığı montu ve market poşetleri de ekleniyordu kimi zamanlar), biz ne çok iş başarmıştık.
Sabrımın bitmek üzere olduğu o anda yokuşun en önemli kısmını tırmanmış olduğumuzu görmek nefesime kuvvet veriyordu.
“Hadi kızım. Bu kadarını hallettin. Yolun sonuna ne kalmış. Ha gayret,” diyordum.
Ve böyle dediğim o anda gerçekten de kuvvet buluyor ve söylenmeden yokuşun sonuna kadar yürümeyi başarabiliyordum.
Kızımın bu bakış açısı bana hayata dair ışık oldu dostlar!
Hayatımızda bizi o çok yoran, “bittim, artık takatim kalmadı,” dediğimiz o anlara.
Umudumuzun tükendiğini zannettiğimiz, “pes artık” demek üzere olduğumuz o anlara.
İşte tam da böyle anlarda durup geriye bakabileceğimi öğretti kızım bana o yokuşun tam da ortasında. Geriye dönüp:
“Öncesinde ne çok şey başarmışım, geriye ne kalmış, hadi kızım ya Allah de ve bitir şu yolu,”
“Nelere sabretmişim, bu da geçer yahu. Hadi kızım biraz daha dayan,”
“Ne hayaller kurmuşum da gerçekleşmiş. Ne dualarım kabul edilmiş de geri çevrilmemiş,”
deyip ellerimi daha bir aşkla Rahman’a uzatabilmeyi, umudumu son damlasına kadar bitirmemeyi öğrendim ben kızımdan.
Peki ya siz sevgili dostlar! Yoksa siz de mi bizim gibi sıkça en zor yokuşları tırmanmak zorunda kalıyorsunuz?
Umudunuz azalıp gücünüz tükenmek üzere mi yoksa sizin de?
Durun, bırakın yapmakta olduğunuz tüm işleri ve geriye bakın.
Geride bıraktığınız onca yolu, attığınız onca adımı görün.
Ve şimdi en derinden bir nefes alın ve “Ya Allah” diyerek devam edin kaldığınız yerden.
Böyle yaptığınızda geriye pek az yol kaldığını göreceksiniz.
Gücünüzün ve nefesinizin yolun sonuna kadar yardım ettiğini görüp gülümseyecek ve “bu da geçti yahu,” diyerek şükür içinde yolunuza kaldığınız yerden devam edeceksiniz.
Yokuşu tırmanırken arkasını dönüp neleri başardığını görmesi gereken tüm dostlarıma selam olsun…
Selam olsun sabretmeyi bilenlere…
Selam olsun pes etmeyenlere..