DENEMELERİM Küçük Yazarlar

HAYALLERDEN HİKAYELERE!

“Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.” demiş Cahit Sıtkı otuz beş yaş şiirinde….

Oğlumu kucağıma aldığımda tam da otuzbeş yaşındaydım ve yolu yarılamaktan çok, yola yeni başladığımı hissettim ben bu yaşta…

Oğlum şimdilerde üç yaşına yaklaştı ve ben de kırk yaşına… Kırklı yaşlarında “emekli olsam mı “ hesabı yapan bir çok kadının aksine ben “kaldığım yerden nasıl devam etsem” düşünceleri içindeyim.

O kadar çok hedefim var ki:

Öğrencilere ders vermek,

Koçluk eğitimlerine ve koçluk yapmaya devam etmek,

Çocuklara yönelik hikayeler yazmak…

Araba kullanmayı öğrenmek,

Nefesimi doğru kullanarak yüzebilmek….

Ders vermekten başlayalım isterseniz. Bir kurumda ders anlatmak için nerdeyse tüm gün dışarda olmalıyım. Nerdeyse tüm gün dışardayım zaten. Dışardayım da okullarda değil de çocuk parklarında, doğayla iç içe alanlarda….

Koçluk eğitimleri ne yazık ki çok maliyetli. Koçluk yapmak derseniz nerdeyse yedi yirmi dört bana soru soran, ya da kendini ileriye taşımaya çalışan herkese koçluk yapıyorum. Tabii karşılıksız olarak….

Çocukların dünyasını anlatan hikayeler yazmak… Hım! İşte buna hayır diyemem. Nerdeyse bütün gün çocuklarla bir arada olup onları gözlemlemekten çok onların havasını soluyan bir anne olarak çocuklara dair yazacak, anlatacak öyle çok hikayeler var ki…

Araba kullanmak ve yüzmek ise bolca egzersize bağlı eylemler… Bunları da hakkıyla öğrenmek için planlarım var en azından….

Tüm bu hedeflerimin yanında yaşım kırka yaklaştıkça umudumun, sevincimin yanına sağduyuyu, sakinliği eklemek istiyorum….

İstediğim ve hedeflediğim onlarca şeyin gerçekleşme umudu dahi beni sevince boğuyor bu doğru; fakat yaşadıklarımdan ders almayı da unutmamalıyım.

Bundan epey yıl önce çalıştığım kurumda yaşadıklarım yüzünden nerdeyse ruh ve peşinden beden sağlığımı yitirecektim. Gayem ne kadar ulvi olursa olsun kendimden vazgeçmemeliyim ilkin…

Koçluk eğitimleri için biraz daha beklemem gerekiyor; ama dönüşüm muhteşem olacak buna eminim…

Çocuk kitaplarına gelince. Bunun için çocuklarla vakit geçirmek ve birazcık da hayal kurmayı bilmek gerekiyor. İşte buna varım!

Zaten üç yaşına yaklaşmış ve günün büyük bir bölümünü çocuklarla geçirmemi zorla da olsa sağlayan bir oğlum var…

Hayallere gelince… Yaşadığımız şu dünyada, onca negatifliğin arasında hayal kurmadan nasıl ayakta kalır insan?

Her yerde suların aktığı, bol yeşillikli bir dünyayı örneğin…

İnsanların birbirine bomba yerine gül attığı bir dünyayı…

Herkesin yalnızca kendi içindeki savaşı dindirmek için çabaladığı bir dünyayı…

Tüm bunları hayal etmemin ne sakıncası olabilir ? Zaten hayal kurmadan yaşayamaz ki insan..

Hedefler belirlemek güzeldir evet; ama bir yerden sonra sıkar insanı. Yaşadığı hayatı monotonlaştırır. Oysa hayallere daldığında unutur insan…

Yaşının kırka yaklaştığını…

Cebinde az parası kaldığını…

Akşama evde yemek olmadığını…

Tüm olumsuz duygulara ket vuran ve benim gibileri hikayeler yazmaya zorlayan şeydir hayaller…

İnsanı masalımsı bir dünyada Kaf Dağının eteklerine götürten ve ordan dünyayı izlerken tüm bildiklerini unutturan hayaller…

Bana ne istediğimi buldurtacak hayaller…

Çocuklar üzerinden başlayıp, kendi içime dönüş yaparken beni iyileştirecek hayaller…

O halde işimin adı ne olursa olsun hayallerimi asla bırakmamalıyım.

İnsana kaç yaşına geldiğini unutturan hayalleri…

Zorlayıcı ama bir o kadar da sevimli hayalleri…

TIPKI ÜÇ YAŞLARINDA BİR OĞLAN ÇOCUĞU GİBİ…

Please follow and like us:

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir